Öküz ailesi
Öküz, karısı inek ve çocukları buzağılarla ahırda mutlu mesut yaşar.
Biz de onları uzaktan mutlu mesut seyrederiz.
Ancak ne zaman ki iki ayaklıları ahır dışında karşımıza çıkar,
işte o zaman o kendimizi kaybederiz...
Öküzler her yerdedir.
Trafikte sıklıkla karşımıza çıkarlar. Kalabalıkta omuz, daha kalabalıkta çimdik, tenhalarda laf atanları vardır. Yanımızdan geçen yüzlerce öküz her gün bir ritüel gibi yere tükürür, suratına sigara tüttürür, yüksek sesle cep telefonuyla konuşur. Dişilerini TV da saçsaça başbaşa yoluşurken, sokağın köşesinde arsızca ağlayan çocuğunu tokatlarken, gözlerini dikip sana bakarken yakalayabilirsin. Çocukları ana baba terbiyesi almadığı için herkesi rahatsız etmeyi kendisine hak görür.
Bunların biraz daha tehlikelileri sonradan görme tabir ettiğimiz bir zamanların Özal zenginleri gibi Pak Parti dönemi zenginleridir ki, kendilerini " Kıroyum ama para bende" diyerek nitelendirecek kadar duble öküzlerdir. İsteklerinin sınırı yoktur, her şeyi elde edebileceklerini zannederler, daha da fenası kendilerini giyim kuşamları ve katıldıkları bir kaç sosyal ortam ile yeni entellektüellerden farzederler.
(Giyim kuşamlarından bahsetmeyeyim bile.)
Oysa plazmalarında sevdikleri programı seyredip jiplerine bindikten sonra ailece yer aldıkları uçakta çocuklarının ön koltuktakileri tekmelemesine ya da arkadakiler yemek yerken koltukları yatırmasına ses çıkarmayan , hatta aynısını yapan, yüksek sesle konuşup tartışan bu öküz ebeveynler, sen sesini çıkardığında da senin sesini keserler.
Her şey için çirkefçe tartışabilirler.
Her şeyi para ile ölçerler.
Her şeyi onlar bilirler.
Etrafta bu kadar öküz olup, koyun gibi sesini çıkarmayan bir toplumun başında yer alan adamın, karşısındakine sen çobanlık bile yapamazsın dediği bir ülkede olağan belki de, ama her gün karşıma çıkan onca öküzle nasıl yaşamaya devam edeceğim, işte onu bilmiyorum...
Biz de onları uzaktan mutlu mesut seyrederiz.
Ancak ne zaman ki iki ayaklıları ahır dışında karşımıza çıkar,
işte o zaman o kendimizi kaybederiz...
Öküzler her yerdedir.
Trafikte sıklıkla karşımıza çıkarlar. Kalabalıkta omuz, daha kalabalıkta çimdik, tenhalarda laf atanları vardır. Yanımızdan geçen yüzlerce öküz her gün bir ritüel gibi yere tükürür, suratına sigara tüttürür, yüksek sesle cep telefonuyla konuşur. Dişilerini TV da saçsaça başbaşa yoluşurken, sokağın köşesinde arsızca ağlayan çocuğunu tokatlarken, gözlerini dikip sana bakarken yakalayabilirsin. Çocukları ana baba terbiyesi almadığı için herkesi rahatsız etmeyi kendisine hak görür.
Bunların biraz daha tehlikelileri sonradan görme tabir ettiğimiz bir zamanların Özal zenginleri gibi Pak Parti dönemi zenginleridir ki, kendilerini " Kıroyum ama para bende" diyerek nitelendirecek kadar duble öküzlerdir. İsteklerinin sınırı yoktur, her şeyi elde edebileceklerini zannederler, daha da fenası kendilerini giyim kuşamları ve katıldıkları bir kaç sosyal ortam ile yeni entellektüellerden farzederler.
(Giyim kuşamlarından bahsetmeyeyim bile.)
Oysa plazmalarında sevdikleri programı seyredip jiplerine bindikten sonra ailece yer aldıkları uçakta çocuklarının ön koltuktakileri tekmelemesine ya da arkadakiler yemek yerken koltukları yatırmasına ses çıkarmayan , hatta aynısını yapan, yüksek sesle konuşup tartışan bu öküz ebeveynler, sen sesini çıkardığında da senin sesini keserler.
Her şey için çirkefçe tartışabilirler.
Her şeyi para ile ölçerler.
Her şeyi onlar bilirler.
Etrafta bu kadar öküz olup, koyun gibi sesini çıkarmayan bir toplumun başında yer alan adamın, karşısındakine sen çobanlık bile yapamazsın dediği bir ülkede olağan belki de, ama her gün karşıma çıkan onca öküzle nasıl yaşamaya devam edeceğim, işte onu bilmiyorum...
Yorumlar
12 haziran umut değil...
savaşalım desek, kiminle savaşacağız? herkes rehavet içinde..
deikleri gibi çekip gitmek kalıyor sanırım acı acı