Kayıtlar

Ekim, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Başlıksız bir yazı bu…

7 yıl önce yazdım bu yazıyı.  7 yıl Bazen birilerinde onun hareketlerini görüyorum hala, çoğunlukla hayıflanıyorum keşke yaşasaydı da şunları da görseydi diye, hep bir eksiklik… Bazı insanlar hayata renk katarlar, farklıdır onlar, gittiklerinde de dokundukları insanlar için bir renk eksilir hayattan. Dün akşam yetiştirdiği insanlar, çocukluk arkadaşları, müzisyen arkadaşları, ahbapları, anılarını yaşadığı dostları , o anıları anlattığı arkadaşları ve ailesi için bir renk eksildi. Bazen huysuzdu, alıngandı, belki kolay kolay beğenmezdi ama bir o kadar vicdanlıydı, düşünceliydi, eğlenceliydi, gurmeydi, keyif adamıydı, çok farklıydı. Çok güzel de yaşadı, çok zor zamanlar da geçirdi. Ama hayatta çizgisini hiç bozmadı. Ben onun birtanecik kızı oldum, o benim hep gururlandığım diğer babalara hiç benzemeyen birtanecik babam. Dün gece onu hiç beklemediğimiz bir anda kaybettik. Kafamın içinde binlerce ses. Hiç uyuyamadım. Sesler hiç susmuyor. Demek derin acı böyle bir şey. Şimdiden yaşayama...

Buradaki hiçbir insan bilgisi, deneyiminin ötesine geçemez. John Locke

  Şimdiki aklım olsaydı o zamanlar psikoloji okumak isterdim.  Evet bunu sık sık söyler oldum ama koca bir yalan. Yine gider Tekstil veya Moda üzerine bir şeyler okurdum çünkü elime kalemi kağıdı aldığım yaşlardan beri çiziyorum, hayal ediyorum, hayal ettiklerimi giyiyorum. Ama asıl hayıflanan yanım içten içe neden tiyatro eğitimi almadın ki diye soruyor. Hele ki cici anneden tevekkeli tiyatro camiasının içinde büyümüşken. Her okul çıkışı kendimi Nisa Serezli-Tolga Aşkıner ekibinin içinde bulurken. Neyse bu ayrı bir yazı konusu, bunlar için ayrı bir zaman dertlenip yazacağım. Konumuz psikoloji. Hani hakkında hiç bir şey bilmeden ahkam kesmeye bayıldığımız konu. Bu ne cüret bilmiyorum, 3 tane kişisel gelişim kitabı okuyan ordinaryüs profesör gibi dolaşıyor. Oysa başlı başına uzmanlık gerektiren zor bir iş. İnsanlarla uğraşıyorsun dahası mı var? Ama baştan şu konuda anlaşalım, çevremde ne kadar psikoloji okuyan varsa hepsi ayrı bir psikolog ihtiyacında gibi görünüyor. Terzi sökü...

Yazmak

 Düşünüyorum da, bir zamanlar bloguma bir şeyler yazmadığım sadece bir gün bile kendimi kötü hissetmeme sebep olurdu. Şimdi ise aylarca uğramıyorum. Aklıma geliyor bir an, kim bilir ne kadar çok zaman oldu yazmayalı diyorum ve hemen ardından bambaşka, hayatın içinden sözde daha aciliyeti olan bir şey aklıma takılıyor, ve unutup gidiyorum. İçimde uyuyan bir peri kalemi elinde uyuyakalmış gibi. Geçenlerde kitaplığı düzenlerken, yine oradan buradan notlar, kağıtlar, karalamalar çıktı. Kısa hikayeler, başlanıp sonu gelmemiş öyküler, aklımda yer eden kahramanlar, anılar, günlükler… Terkedilmiş çocuklar gibi bekliyorlar orada. Hayal ediyorum, bir gün yazacağım ve bitireceğim. Kimse okumasa bile ben yazıp bitirdiğimi bileceğim ya, o hazzın hiç bir şeye benzemeyeceğine eminim. Bazen de ümitsizliğe kapılıyorum, yazabilecekken yazmadan gideceğim bu diyardan diye. Bu dünya için bir hiç tabii ki bu, ama benim evrenimde benim için dünyayı fethetmek olabilir bir nevi. Hep bir şeyleri beklemekten...