Ekim 23, 2022

Yazmak

 Düşünüyorum da, bir zamanlar bloguma bir şeyler yazmadığım sadece bir gün bile kendimi kötü hissetmeme sebep olurdu.

Şimdi ise aylarca uğramıyorum. Aklıma geliyor bir an, kim bilir ne kadar çok zaman oldu yazmayalı diyorum ve hemen ardından bambaşka, hayatın içinden sözde daha aciliyeti olan bir şey aklıma takılıyor, ve unutup gidiyorum.

İçimde uyuyan bir peri kalemi elinde uyuyakalmış gibi.

Geçenlerde kitaplığı düzenlerken, yine oradan buradan notlar, kağıtlar, karalamalar çıktı. Kısa hikayeler, başlanıp sonu gelmemiş öyküler, aklımda yer eden kahramanlar, anılar, günlükler…

Terkedilmiş çocuklar gibi bekliyorlar orada. Hayal ediyorum, bir gün yazacağım ve bitireceğim. Kimse okumasa bile ben yazıp bitirdiğimi bileceğim ya, o hazzın hiç bir şeye benzemeyeceğine eminim. Bazen de ümitsizliğe kapılıyorum, yazabilecekken yazmadan gideceğim bu diyardan diye. Bu dünya için bir hiç tabii ki bu, ama benim evrenimde benim için dünyayı fethetmek olabilir bir nevi.

Hep bir şeyleri beklemekten sıkıldı o peri, hep bir işim, hep bir önceliğim var. Hani bir koltukta battaniyenizi alıp uzandığınızda, yattıkça yatanız gelir ya, benimki de saçı başı dağılmış, sehpanın üzeri abur cubur dolu, yarı açık gözlerle yatarak geçiriyor günlerini. Kalem mi ? Muhtemelen saçlarının bir tutamını tepede topuz yapmış ona takmıştır. Artık yazacağım dediğimde bile bana inandığını sanmıyorum. 

Daha çok okumalıyım bu aralar. Kıskanmalıyım o satırları yazanları. Kahramanlara kızmalı, hikayelere sövmeli, olayların geçtiği yerlerde yürümeliyim. Şarkısını mırıldanmalı, uyumaya gittiğimde sahneleri fotoğraflamalıyım.

Özlüyorum…

Yazmak ya da yazmamak

İşte bütün mesele bu…

Hiç yorum yok: