Ekim 05, 2006

Boğazda zengin masalda fakir bir anneden inciler

Ayıp biliyorum. Ama itiraf ediyorum. Bu aralar çok iştahlıyım. Tahminen 56 kiloyla girdiğim Ramazan ayını 59 kiloyu geçerek bitireceğim. Ah o üç kilo kaç ayda veriliyor biliyor musunuz siz? Palavra efendim, haftada 3 kilo ver diyetleri. Aç kalman lazım bir hafta boyunca ki, benim 3 saat bile aç kalmam bir şişe pasiflorayla indirilecek yangınlara sebep olabiliyor. Midem nasıl aç kalmaya dayanamıyorsa, bu kadar çok yemekten de iflas ediyor. Son model çöp öğütücü gibiyim evin içinde. Hmmm annem bunu da pek iyi yapar, aman şu kalmasın, yazık bu pide de şimdi bayatlar diyerek her sabah kendime verdiğim artık akşamları sadece salata ve meyva yiyeceğim sözümü de çöpe atıyorum. Ancak bu sabah yenmiş küçücük, peki pek o kadar küçücük olmasa da küçük bir parça köşe ekmek içinde peynir ve çaydan sonra bugün çok dikkatli olacağım, ve şu gördüğünüz çilli elmayı yiyeceğim abur cubur olarak. Tamam belki bir kaç tane de kakaolu bisküvi. Ve yediğim her şeyi bir yere yazacağım, gün sonunda okunduğunda ertesi güne etkili bir yöntem olduğunu duydum.

Ben evin içinde iştahla dolaşırken, son zamanlarda mide bulantıları ile iştahı kesilmiş babaannem de, aman nazar değmesin, ye kızım, ağzının tadı hiç gitmesin diye söylendikçe gaza gelen ben içimden de diyorum ki, yaa Aslı bak gün gelecek iştahın kesilecek, iyisi mi şimdi ye.

Ama öyle değil işte, listem var, elmam var, içine gireceğim pantolonlarım var.
Bu sene Trençkot çok moda. Gerçi bir kaç senedir göz kırpıyordu ama bu bahar her yerde bulabilirsiniz. Klasik olduğu için seviyorum, 50 lerin havasını verdiği için de. Özellikle babetler giyip inciler taktığınızda. Bana istediğim klasik trençkotu bulup alan ve bir de sana yakışır diyerek kırmızısından doğum günü hediyesi yollayan Angelmama'ya buradan bir daha teşekkür ederim. Bunların 36 beden olduğunu ve biraz daha yersem içlerine sığamayacağımı da kendime hatırlatmak isterim.

Bu aralar arkadaşlarımdan o kadar çok kitap önerisi geliyor ki, kitapçılara uzun zamandır uğramıyorum. Öneri vermekle kalmıyor bir de al oku diye veriyorlar. Benim arkadaşlarım böyle işte, canlarım benim.

Son gelen kitap Vij'den. Ayşe Kulin'in adı pek hoşuma giden, ancak okumaya ne taraftan başlayacağımı bilemedim, çift suratlı kitabı.

Kitabın adı bana, ne kadar az masal dağarcığım olduğunu hatırlatıyor. Ben ki küçüklüğümde bulduğum en ufak kağıt parçasını bile okuyarak bu gözleri bozdum, şimdi oğluşa anlatacak pek bir şey bulamıyorum.

Yeni başladık bu masal anlatarak uyutmaya. Bir gün yatmamakta direnince dedim ki, gel bizim yanımızda yat sana masal anlatayım. Birden dikkat kesildi, kucağımıza atlayıp yattı. Benim yastığıma başını koyup kocaman gözlerle bakıp "maşal?" diye sordu. Ben de anlatmaya başladım. İlk anlattığım masal Hansel ve Gretel. Masal bittince "Maşal bittiiii !"diyerek dönüp gözlerini kapattı. Sonra bu her gece tekrarlanmaya başladı ama üç beş derken ben de masallar bitti. Ben de uydurmaya başladım. Yani unuttuğum yerlere bir şeyler katmaya, uykusunun durumuna göre uzatıp kısa kesmeye başladım. Hatta bir gün iyice uzatınca, ben masal anlatırken uyuyakaldı. En sonunda başardım.

Şimdi, bir ara Toys'r us da gördüğüm içinde binbir masalın bulunduğu kalın kitabın peşine düşeceğim, masal fakiri olmak istemiyorum.