Ekim 14, 2006

Doğum günü telaşı

Doğum günü telaşımız bitti. Çok kalabalıktı, eğlenceli ama kısacık sürdü. Ortalıkta dolaşan onca çocuk aynı bisiklet için tartışmadığı, biri diğerinin elindeki oyuncağı alınca diğerinin alanın arkasından koşup ısırmaya çalışmadığı, küçük arabaların havalarda uçuşmadığı zamanlarda gayet güzel oyun oynadılar, yaşıtları gibi pek bir şey yemediler, ve ancak canları istediğinde makineye poz verdiler. Oğluşun odasının altını üstüne getirdiler ama en azından annelere sofranın başında, babalara da sigara içebilecekleri alanda sohbet için bolca zaman bıraktılar. En küçükleri bir aylık bile yokken, en büyükleri 3 yaşını geçmiş olmanın güveni ile diğerlerinin peşindeydi. İlk doğum günü de ramazana geldiği için, geçen sene hazırladığımız onca şeyin çoğu kalmıştı, bu sebeple bu sene biraz daha az hazırlık yapmıştık. Ama açıkçası daha fazla yapmadığımıza pişman olduk. Özellikle de annemin enfes böreklerini. Anasına bak kızını al sözüne inanmamanız için canlı bir örnek olarak ben sadece kanapelere katkıda bulunabildim.Bir gece önce yapmış olduğum ayı şekilli kurabiyeler deneyimsizliğimden fırından çıktığında ayıdan başka her şeye benziyordu. Bu nedenle onları sofraya çıkaramadığımdan ertesi sabah anneme bir de ayılı kurabiye yapması için yalvardım.Ama kendim yaptım diye söylemiyorum şekilleri kötü olsa da yaptıklarımın tadı iyiydi. Pazarlamasını da iyi yapınca evde oğluşa anneme ve eşime satıp, hemen hemen bttirdim.

Pastayı bir pastaneye sipariş vermiştim. Şirin bir korsan kafasıydı. Çocuklar ise pastadan çok cips ve kuruyemişlere meraklıydı.

Dedim ya zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Geçen seneki gibi anne baba yanına geçemedik pastası gelince. Artık büyüdü ya, kendisi üfledi pastasını, yanına da arkadaşları geldi. Birkaç defa daha üflendi pasta.Hediye gelen arabaları paylaşamadı, kıyafetlerle ilgilenmedi pek, ama ben çok beğendim. Herkese teşekkür ederim bir kere daha.

Her şey o kadar eğlenceli oldu ki, günün yorgunluğunu bile unuttum. Gerçi gün içinde evi süslerken oğlumun bana yardım etmesinin de payı büyüktü. Sadece balon şişirme makinesini bulamadığım için 70 e yakın balonu şişirmek biraz zor oldu. Bir de bunca yorgunluktan sonra, gün içinde pek uyumayan oğluş akşamüzeri fotoğraf çekilirken de huysuzluk yaptı ya, eh dedim, sen çalış çabala, artık o istediğini yapıyor. Sonuçta bu doğumgününde şöyle çerçeveye konabilecek bir fotoğrafımız olamadı ailece.

Ertesi sabah ona aldığım hediyeyi kurdum. Tek kelimeyle bayıldı.Şimdi de babasından gitar istiyor.

Bu sabah doktor randevumuz var.Grip aşısı konusunda kararsızım ama her halükarda Hepatit A aşısı var. Boyu ve kilosu iyi çıkarsa, boğazı kulakları ve burnunda da tıkanıklığa bağlı bir şey çıkmazsa değmeyin keyfime.

Bu haftasonu bir terslik olmazsa İzmir’de olacağız. Bir doğum günüde orada olacak galiba. Bir sürü kuzen, halalar, arkadaşlar, bir de pasta. Daha ne olsun?

Not: Kerem’in doğum günü detayları burada.

Dip not: Hayat koşuşturararak geçiyor. Şimdi de İzmir için hazırlanmaya başlamalıyım. Yıkanacaklar, ütülenecekler, İzmir’dekilere götürülmek için paketlenecekler ve bunun için alaşağı edilecek bir depo eşya.

Son dip not: Google’da “Dip not ne anlama geliyor ” diye arama yapan bir sonuca ulaşabildi mi acaba, ya da benim blogdaki tavuğun suyunun suyu gibi yer alan dip notlardan sonra vazgeçmiş olabilir mi? ( Google çöplüğü olmak böyle bir şey işte !)