Mektup
Atam,
Sana beyhude mektup yazan binlerce insanın arasına işte bu satırlarla ben de katılıyorum. Hayatınla, ideallerinle, zaaflarınla, hastalıklarınla, aşklarınla tüm hayatını satır satır okuyan ben, okuyamayacağını bile bile sana hitaben yazacağım mektuba kelime bulmakta zorlanıyorum.
Kemiklerinin sızlayıp sızlamadığını soracak, sana günümüzden şikayetler edip, seni ne çok arattıklarını anlatacak değilim. Çok insan bunu yaptı çaresiz hissettiği anlarda. Benim diyeceklerim ise başka.
Bu sabah civardaki ilkokulda tören yaptılar senin için. Senin sesini dinlettiler bize. O ne güçlü sesti ki, insanın kemiklerinin içine dek işleyen, daha dün ölmüşsün gibi ağlattı içinde biraz olsun aşk olanları.
Aklıma ilkokuldaki bir 10 kasım geldi. Sana şiirler okunurken, şiir okuyan kızlardan biri hüngür hüngür ağlamıştı. O zamanlar bunu sana olan saygı ve sevgisinden yaptığını sanmıştık ama büyüyünce anladım ki heyecanındanmış. Çünkü büyüdüğümde fark ettim ki, seni anlayabilmek, sevip sayabilmek için zeka ve birikim gerekirmiş. Büyümüş kazık kadar olmuş kimilerinde o zekayı göremezken ben, o küçücük kızda ne arar diye düşünüyorum bazen.
Seni anlamaya çalışacağına adını çıkarları için ilahlaştıranlar, yada hilafeti kaldırmanı hala yedirememiş olacaklar ki seni, o özgürce yaşamamızı sağladığın dinimize düşman görüp adını yerin dibine batırmaya çalışanları sana kim şikayet ederse etsin, kemiklerin sızlamasın. Biliyorum gidişat iyi değil ama sayende şunu da biliyorum ki, her karanlık gecenin ardından gün gelir güneş doğar.
Bir de, bu sefer yine sana dua okumayı unutursa TRT, hiç merak etme, ben senin için de Yasin okudum dün gece.
Şimdilik sesini çıkarmayan ama günü gelince senin ruhuna bürünecek olan milyonlar gibi rahmetle andım.
Huzurla uyu…
Not:: Döneme birinci ağızdan ışık tutan yazıları konu eden şu köşe yazısını okumanızı öneririm.