Aslı yarın ayın kaçı?
16 sı.
...
Unutmadım tabii.
Hadi ya, söylemesem hatırlamayacaktın.
Yaa. İyi ki hatırladın, artık kırk yıl anlatırsın...
10 yıl önce bugün büyük teyzemin evinde bir telaş bir telaş! Kanapeler hazırlanıyor, salona son rötuşlar veriliyor. Yiyeceklerin telaşı, içecekler, çiçeklerin düzenlemesi derken bir bakıyoruz akşam oluyor. Saçlarımı pek beğenmedim ama krem rengi hafif şeffaf tuvaletimden pek memnunum.
Aile arasında sade bir nişan töreni olacak. Amcamlar gelmiş, işte kuzenler. Sadece iki yakın arkadaş. Sonra elinde çiçeklerle o geliyor. Arkasında ablası elinde kocaman tüllerle kaplı bir sepetle içeri giriyor. Tek kızını verecek olan ve adetlerden de pek anlamayan babam bombayı patlatıyor.
Ne var onun içinde bebek mi?
Hayır baba, nişan sepeti o, hediyeleri var.
Onun ailesi daha kalabalık ablalar, erkek kardeşleri. Teyzeleri de gelecekmiş. Ev gittikçe kalabalıklaşıyor. O kalabalıktan rahatsızken, aile arasındaki nişana, kaçırmak istemeyen tüm kuzenleri geliyor. Sadece salona değil, diğer odalara da yerleşiliyor. Artık dans edecek yer yok, müzik dinleyebiliriz tabii. Pastamızı kesiyor, tebrikleri alıyoruz, fotoğraflarımız çekiliyor. Daha fazla geç olmadan arkadaşlarımızla sözleştiğimiz yere kaçmak için izin istiyoruz. Üzerimizi bile değiştirmeden elele aşağıya koşuyoruz. Hava serin ama hiç üşümüyorum. Tüm yıldızlar sayılabiliyor. Derin bir nefes alıp gözlerinin içine bakıyor, seni seviyorum diyorum, inanabiliyor musun, biz nişanlıyız artık !
Onu hala seviyorum.
10 sene geçmiş aradan, o romantizmin yerini, alışveriş torbalarını bagajdan alırken camda bizi beklemekte olan oğluşa el sallayıp, şakadan birbirimizle yaptığımız atışmalar aldı. İnanabiliyor musun evlendik, inanabiliyor musun bir bebeğimiz oldu ların yerini gün gelip de elele, inanabiliyor musun yaşlandık sözlerinin alması dileğiyle...
Not: Şımarırsan bana yazdığın aşk mektuplarını delil olarak sunarım ona göre!? :)
16 sı.
...
Unutmadım tabii.
Hadi ya, söylemesem hatırlamayacaktın.
Yaa. İyi ki hatırladın, artık kırk yıl anlatırsın...
10 yıl önce bugün büyük teyzemin evinde bir telaş bir telaş! Kanapeler hazırlanıyor, salona son rötuşlar veriliyor. Yiyeceklerin telaşı, içecekler, çiçeklerin düzenlemesi derken bir bakıyoruz akşam oluyor. Saçlarımı pek beğenmedim ama krem rengi hafif şeffaf tuvaletimden pek memnunum.
Aile arasında sade bir nişan töreni olacak. Amcamlar gelmiş, işte kuzenler. Sadece iki yakın arkadaş. Sonra elinde çiçeklerle o geliyor. Arkasında ablası elinde kocaman tüllerle kaplı bir sepetle içeri giriyor. Tek kızını verecek olan ve adetlerden de pek anlamayan babam bombayı patlatıyor.
Ne var onun içinde bebek mi?
Hayır baba, nişan sepeti o, hediyeleri var.
Onun ailesi daha kalabalık ablalar, erkek kardeşleri. Teyzeleri de gelecekmiş. Ev gittikçe kalabalıklaşıyor. O kalabalıktan rahatsızken, aile arasındaki nişana, kaçırmak istemeyen tüm kuzenleri geliyor. Sadece salona değil, diğer odalara da yerleşiliyor. Artık dans edecek yer yok, müzik dinleyebiliriz tabii. Pastamızı kesiyor, tebrikleri alıyoruz, fotoğraflarımız çekiliyor. Daha fazla geç olmadan arkadaşlarımızla sözleştiğimiz yere kaçmak için izin istiyoruz. Üzerimizi bile değiştirmeden elele aşağıya koşuyoruz. Hava serin ama hiç üşümüyorum. Tüm yıldızlar sayılabiliyor. Derin bir nefes alıp gözlerinin içine bakıyor, seni seviyorum diyorum, inanabiliyor musun, biz nişanlıyız artık !
Onu hala seviyorum.
10 sene geçmiş aradan, o romantizmin yerini, alışveriş torbalarını bagajdan alırken camda bizi beklemekte olan oğluşa el sallayıp, şakadan birbirimizle yaptığımız atışmalar aldı. İnanabiliyor musun evlendik, inanabiliyor musun bir bebeğimiz oldu ların yerini gün gelip de elele, inanabiliyor musun yaşlandık sözlerinin alması dileğiyle...
Not: Şımarırsan bana yazdığın aşk mektuplarını delil olarak sunarım ona göre!? :)