Ocak 22, 2007

Ben kimim? Nedir, ne değildir bir itiraf kom tadında...

.

Nasıl anlatsam, nerden başlasam?

Bir ara birbirimizi sobelerdik, birbirimiz hakkında merak ettiklerimizi öğrenebilmek için, içinde değişik soruların olduğu listeler gönderirdik birbirimize. Çoktandır unutulup gitmişti.

Sevgili Pino hatırlattı bunu bana.

Konu: “Hakkınızda bilinmeyen 5 şey”

Benim çenem duruyor mu, hakkımdaki her şeyi biliyor insanlar diye düşündüm önce. Bu bugüne kadar karşılaştığım en zor sobeleme oldu benim için. Ama sonra düşününce ve Pınar’ı da okuyunca, bunun geçmişe yolculuk için iyi bir fırsat olduğunu fark ettim. Belki küçücük detaylar olacak yazdıklarım ama benim için hatırlattıklarının değeri çok büyük.

1- İlk okulda değişik şehirlere taşındığımız için çok fazla okul değiştirdim. Zaten ağzı var dili yok bir çocuktum, ( İnanmıyorsunuz ama öyleydim ) haliyle her taşındığımız yerde yeni arkadaşlıklar, yeni bir okul ve öğretmene adapte olmakta zorlanırdım. İlkokul son sınıfta da bir looser görüntüsü çizerek, bir dahaki sene de okul değiştireceğim derdindeyken, o zaman okuduğum okulun her yılbaşında, her sınıftan o sınıfı temsilen bir kız ve erkeği seçtiğini, ve seçilen çocukların bir gün okulu dolaşarak sınıfları adına şeker dağıttığını öğrendim. Ah o tütü ve kanatları duydum ya, nasıl oldu bilmiyorum elimi kaldırdım ben de istiyorum diye.

Öğretmen hanım sesimin çıkmasına sevindiğinden mi, aman şu looser kızı seçeyim sevaptır dediğinden mi, yoksa sınıf arkadaşlarım diğer elini kaldıran kızların şımarıklıklarından bıktığından mı bilmiyorum, beni seçtiler.

O gün eteği uçuşan elbisem ve kanatlarımla, sünnet çocuğu gibi üzerimde yeni yıl yazılı çarpraz asılı kurdelamla, ve elimde şeker dolu sepetimle pek sevinçliydim nihayetinde. Kolumda da eski yılı temsilen pamuktan sakalları olan sınıfın şanslı !!! erkeği okulu dolaşmıştık tüm gün.

E pek hoşlanmıyordu erkekler bu atraksiyondan. Onlar hep eski yıl, biz kızlar her zaman yeni yıl.

Ama o gün güzel bir gündü.

2- Sonra okulum tekrar değişti tabii. Koskoca lisenin bıdıklarından biri olarak ben pek değişmemiştim oysa. Günde ortalama 3 kilo gözyaşı dökebilen bir kızdım. Kim derdi ki yıllar sonra o okulda, arka taraftaki duvardan atlayıp okuldan kaçan, teneffüslerde su savaşından çıkıp kendisini müdire hanımın odasında bulan ve ıslak üst baş dolayısıyla derslere sivil devam etmek zorunda kalan, ve hatta bir hafta sonu gezisi sonrası adı ceza kurulunda ifadesi alınacaklar arasında okunan ( valla benim suçum yoktu, biz odada içtik, kuru iftira ) , sevgilisinden sevgililer gününde sınıfta serenat alan, okul üniformasını hiçe sayan pembe gömlekli pembe çoraplı kız olacağımı?

Gerçi ders notları ortalamam gidişatı gösteriyordu:

Hazırlık, orta bir taktirlerle geçerken orta iki ve üçte teşekkür, lise bir ve iki sınıfı geçtim derken lise sonda bütünleme. ( O da hain hocanın halt etmesi, o kadar da kötü değildim )

Her neyse, çok eğlenceli yıllardı, iyi ki o zamanları yaşamışım diyor, bu yazıyı oğlum büyüdüğünde okumadan yok etmem gerektiğini de not alıyorum.

3-Son sınıfta yukarıdan da anlaşılacağı üzere pek iyi bir performans gösteremediğimden istediğim gibi bir yeri kazanamadım. Kazanamamayı yediremediğimden de gidemeyeceğim kadar uzakları bile yazmıştım. Ne yazıyorum ki, puanım da düşüyordu abuk subuk yerleri kazanıyorum diye.

Ne bilecektim kazanamamanın bana en eğlenceli geçen yıllarımı vereceğini?

Zira ondan sonra kazandığım ve eğitimimi tamamladığım yerde çok eğlendim, harika arkadaşlar edindim, ve eşimle tanıştım.

Arkadaşlarla cümbür cemaat hafta sonu kaçamakları yapar, bütün sahilleri dolaşırdık. Birkaç kez gece herkes uyuduktan sonra buluşup Çeşme’ye gidip sabah kimse uyanmadan eve gelip yattığımı bilirim. Tabii çekirge bir sıçrar, iki sıçrar. Bir gün yakalandık.

Neyse ki sonrasında Çeşme’deki evde daha çok zaman geçirdik. En azından o zaman dışarıda sabahladığımızda , gideceğimiz yerler uzak değildi.Sabah gün ışırken kahvehanenin önünden taze simit alıp geliyorduk eve. Ne bitmek bilmez enerjimiz varmış, bütün gece dans ettikten birkaç saat sonra kahvaltımızı edip, doğru denize gidiyorduk.

Yok, bu yazıyı oğluş görmeden kesin yok etmeliyim.

4-Ben böyle önlenemez bir yükselişle zıvanadan çıkarınca babamı, iş hayatına atılmadan önce pişmem ve boş zamanlarımda çalışmam için, beni arkadaşlarının yanında değişik işlere soktu.

Benim iş hayatının ne kadar acımasız ve zor olduğunu öğrenmeye başlamam bu zamanlara rastlasa da, aldığım ilk maaşın tamamını bir çantaya yatırmış olmam, olayın pek de ciddiyetine varmadığımın iyi bir göstergesidir herhalde.

Zaten ne işine girersem gireyim, bu bana para kazandırmaktan çok çalıştığım yerlere kazandırdı. Çünkü ne olursa olsun ilk iş babamın bürosuna gider, orada beni kıramayacak olan elemanlara satış yapardım. Sayemde İtalyanca dil seti, Dünya klasikleri, Tatil turları ve bilimum bakım malzemeleri gibi eşsiz benzersiz şeylere sahip oldular.

5- Sonra onunla tanıştım.

İlk dışarı çıktığımızda, dizine kadar bağlamalı çizmeleri, sözde salaş ama çok kokoş kıyafeti ile, ne kadar farklı göründüğümüzü fark edip, ayağında koca siyah postalları olan bu rocker çocukla ne işim var benim diye düşünsem de, onu tanıdığım her an bambaşka biri olduğunu anladım.

Km lerce uzakta geçen yıllar, hala sakladığım onlarca not, zarf, kart, orada yazılı olan onca satır, bir gece görüşebilmek için alınan onca otobüs bileti ile yıllar geçti, evlendik, evimizi kurduk, birlikte ağladık, birlikte güldük.

Hala arada bir o pakedi açar, eskiden birbirimize yazdıklarımızı okur, güler, o günleri hatırlarız. Ne aşık etmişim kendime derim ben, o da hadi ya ne ağlatmıştım seni der. Hadi ordan derim, bak yazdığın şu satırlara.

Bebeğimizi birlikte ultrasonda ilk gördüğümüzde, birbirimize bakıp, nasıl gözlerimizin yaşardığını hatırlıyorum. Oradan çıktığımızda o ay 100 gr aldığını duyduğunda, bana "Teşekkür ederim Aslı, ona çok iyi baktığın için" dediğini de hatırlıyorum.

En son dün, ben çalışma odasında Lost'un 12. bölümünü de izleyip ilk cd yi bitirmeye çalışırken, içeriden “Ya bir maç izletmediniz, bir dakika bakamadın çocuğa” diye bağırdığını da çok iyi hatırlıyorum, o da başka.

Bilinmeyen denklemlerini kurmak üzere, madem 3 kişi seçebiliyorum,öyleyse onlar da İzmir’den 3 özel insan olsun: İine hanımcığım, Handan’anım , ve çıtı pıtı Ebru hanım. Bir de bugün itibariyle yazmaya başlayan Şebnem hanımcığıma de bonus bir sobe gönderiyorum.



Not: Lost hastalık gibi bir şeymiş yahu. 24 saat içinde 12 bölüm, 12 bin kere oğluş veya başka şeyler için pause düğmesine basarak izlenip bitti. Dayanamayarak ABC nin sitesinden gelecek bölümlerin detaylarına baktım ama yok dayanamayacağım, devamını da izlemeliyim! Bugün bütün kadınları Kate, erkekleri Jack olarak görsem de, Jack de kimmiş, doktor olsa kaç yazar, dolandırıcı Sawyer feci yakışıklı söylemeden de edemeyeceğim. Kulakların çınlasın Demet !
.

17 yorum:

Sebnem'den dedi ki...

Asliciğim,yazına her zaman ki gibi bayıldım..
eğer tütülü kıyafetin mevcutsa hala bana göstersene.çok merka ettim valla.
belki photoshop'da benim suratımı yapıştırırız o resimede beni rüküş ilan eden arkadışımızada iyi bir malzeme olur.bu doğuştan rüküş der belki.
ayrıca karikatüre bayıldım..konuyla iyi uyum sağlamış.
sevgiler,saygılar,iyi akşamlar.

yummymummy dedi ki...

selam aslıcin.... en güzeli de ilk maaşını çantaya yatırman olmuş bayıldım!!!!! :):)

Handan dedi ki...

Günaydın Aslı,koşuşturmam bitsin yazacağım ben de :)

Adsız dedi ki...

eheh bannerını çaldım çaldım. Ama kendim için çalmadım valla. Senin için çaldım. Kızımmmmm beni sağ tık engellemeleriyle durdurabileceğini mi sanıyon. Tehlikeli ve yasakmış. Baktım kodlarda bulamıyorum ben de şablonu tümden kopyaladım. Ayyy anlamadı şimdi bu ne yaptığımı. Korkma kız. Yapınca görürsün. Sana ait bi avatar gerekiyordu da bana. :0)

Toplu İğne dedi ki...

aslı sana çok pis dalıcam, haber ver müsait olduğunda !!!! :)))))

pinomino dedi ki...

Aslıcım çok teşekkür ederim ne güzel yazmışsın:) aşk konusunda yaşadıklarımız benzer..bulo ile birbirimize yazdıklarımızı hala saklıyorum..bazen okuyup gülüyoruz..
sevgilerimle:)
pino:)

Adsız dedi ki...

merhaba aslı
ben kate :) aramıza hoşgeldin. sardunyayı da hasta ettik biz. en son ilkokul bahçesinde jack'in babası gibi kardeşini gördüğünü sandı okul bahçe parmaklıkalrı arkasında takım elbiseyle... üç sezonu bitirdi o. delirdi. şimdi 3. sezonun yeni bölümlerini bekliyor hasretle. bak login bile olamadı. üşendi anonim yazdı. sevgiler

sardunyan
http://sardunya.blogspot.com

gazel vakti dedi ki...

aslı o kadar çok ballandırdınki bu Lost'u seyretmeyen ne olsun. Ya yoktur aslında dizi merakım ama Lost'u merak etmeye başladım harbiden.

Aslı Cin dedi ki...

Şebnemciğim hoşgeldin. Sobemi önce sen cevapladın, çok sevindim.Tütütlü kıyafet ne oldu hatırlamıyorum bile, yoksa eminim şu anki ölçülerinle sana olurdu :)Şu ismin neden böyle uzun çıkıyor bakalım bir ara, biraz da şekil şemal verelim bloguna.Bak o kadar şekil şemal vereceğiz Demet gibi yazmazsan bozuşuruz.

Yummy,haha! Evet ama itiraf ediyorum, şimdi yapamam öyle bir şey. Hem şimdi taksitli kartlar var :P

Handancım, bekliyorum :)

Aylinciğim, köşe yazarım, bu haftanın portresi ben miyim yoksa? :)

İineciğim, gel bekliyorum, haha!

Pınarcığım beğendiğine sevindim, benimkisi biraz eski defterlerden kirli çamaşırlara benzedi ama :) Ah o mektuplar ne değerli değil mi?

Sardunyam, pardon Kate. Sen piri olmuşsundur şimdiye kadar, ben acemiyim ama orada burada okudukça görüyorum ki feci detaylar var içinde saklanan.Çıldıracak gibi olursam sana soracağım artık :)

Gazel, çok heyecanlı, tavsiye ediyorum. Yalnız olaylar karıştıkça sonunu, tabii sonu varsa, nereye bağlayacaklarını da çok merak ediyorum.Bir kitabın sonunu delice merak ederek okurken sabahlamaya benziyor, ama bu bir dizi nihayetinde, bir süre sonra benim de herkes gibi beklemem gerekecek gelecek bölümleri.

Adsız dedi ki...

Özelikle 5. kısmı "Ayyyy ne güzel." diye iç geçirip okudum. Maçlı kısım olmasa daha da iyi olurdu ama... Sonuçta hepsi aynı. Mektuplar yazılır, çiçekler alınır, önümüzde diz çökülür, sonra zaman geçer bunlar unutulur. Ara ara hatırlatmak gerekir.

Bu arada Kerem'in sayfasına giremiyorum. Blogger'da bir sayfam var ama onu hiç kimse bilmiyor. Çünkü sınırsız yazıyorum. Çok özel bir günlük benim için. Bu nedenle onu da kullanmak istemiyorum. Ne yapıcaz şimdi?:))

Ayçiçeği dedi ki...

Yazdıklarını okuyunca, eskiden yazlıkta geçirdiğim günler geldi aklıma. Ne de hızlı yaşardık. Biz de sabahlara kadar dans eder, sonra kahvaltılarımızı yapıp, üstümüzü değişip, plaja koşardık. Tabii pelte gibi uyurduk güneşin altında :))

Aslı Cin dedi ki...

Adacım, evet paket de o sebeple açılıyor zaten. Maç kısmı da tuzu biberi olsun artık.

Kerem'in sayfasını ailece kapatma kararı aldık,senin özel günlüğün gibi, biz de bunu aile ve bir kaç arkadaş arasında haberleşmek için kullanmaya karar verdik, ama buradan Kerem'le ilgili daha çok haber vereceğim böylece, bir nevi oraya yazacağım yada yazdığım bazı şeyleri burada da yayınlayacağım.:) İlgilendiğin için teşekkür ederim çok.

Ayçiçeği,yaa, ne güzel günlerdi o günler değil mi? İnsan bir şarkı ile bile o günlere dönüyor.

Mademoiselle dedi ki...

Okumasi cok keyifli bir yaziydi:) Bu arada Lost suan Amerika'da en cok izlenen diziler arasinda.

Mademoiselle dedi ki...

Bu arada ilk maasinin tamamini bir cantaya yatirdiktan sonra pismanlik yasadin mi cok merak ettim, cunku aynisini bende yapmayi dusunuyorum...

Aslı Cin dedi ki...

Mademoiselle, öncelikle bugünkü yazını okudum, ve o parfümü merak ettim çok. Ancak yorum yazamadım sabah sana, hala satışta mı acaba diye soracaktım.

Lost'u oradan takip eden arkadaşlarım var ama sanırım şu an tatildeymiş, herkes merakta. Buradan bir kaç kişi yayından bir gün sonra netten çekiyor. Yetişebilirsem yeni bölümlere ben de bekleyenler kervanına katılacağım. Yazıyı beğendiğine de sevindim.:)

Çantaya gelince, o zaman hiç kimseye karşı sorumluluğu olmayan biriydim, o sebeple hiç pişman olmadım. Bir de, o çanta hala duruyor, değiyor yani :)

Adsız dedi ki...

aslı ... her zamanki gibi, çok güzeldi. heyecanlıydı, samimiydi. ne güzel hiç korkmadan, usanmadan, üşenmeden o yılların öyle geçmesi, izmir gibi bir yerde bunların böyle yaşanmamasına yazık olurdu. çanta için ise ben yapamazdım:)

Aslı Cin dedi ki...

Şeydacım, teşekkür ederim, beğendiğine sevindim. Evet İzmir bir başka oluyor. Özledim çok. Çantaya gelince pişman değilim ama şu anda sorumluluklarımla yapamazdım :)