Ağustos 24, 2008

Aman Aslı sakin ol, sinirlerine hakim ol !

Sinirlendim evet.

Madem dil bilmiyorsun, hiç olmazsa senin dilinde yapmış olduğum çabalara istinaden iletişim kurmaya çalış.

İngilizce bilmeyen mi kaldı yahu?

İnsan hiç olmazsa bir kaç elzem kelimeyi öğrenir bari.

Yok, hem dil bilmiyor, hem de nasıl olsa anlaşamıyoruz diye bana kaçıncı sırada olduğumu gösterip başka şeylerle ilgileniyor.

Alooo !!!

Seninle iletişime geçmeye çalışıyorum burada ben.

Kıdemli olan hemşire ise hem yayılmış oturuyor, hem de insana tepeden bakmaya çalışıyor. Hafifçe gülümseyerek konuşuyor. Tabii o da kendi dilinde.

Neyse ki doktoru bekleyen hastalardan birinin annesi imdadıma yetişiyor.

Bunlarda tık yok.

Sinirleniyorum. Evet, hem de çok. Ama istifimi bozmuyorum. Gülümseyerek ve son derece nazik olmaya çalışarak anlaşmaya çalışıyorum.

Sonuçta ne kadar anlaştık tartışılır. Doktoru beklemeden çıkıp gidiyorum.

Çıkışta küfrettim terbiyemin sınırlarına kadar. Hem içimden falan da değil. Ne de olsa kimse anlamıyor. Lanet ettim. Sonra düşündüm, bizim oralarda çok mu farklı sanki diye. Hemen her devlet dairesine gidişimde bunları hissetmiyor muyum? İnsana karşısındaki salakmış gibi davranan iş yaparken bir yandan çay içip dedikodu yapan memureler?

Tabii benim bu yaşadıklarım bir devlet dairesinde değil burada, özel bir muayenehane de.

Olabilir, biz de de var özellerde. Misal yıllardır ne zaman Bahçeşehir Prestige'deki sinema salonlarına gitsem, orada bilet satışta çalışan iki çift laf etmek isterim. Ağzını yaya yaya konuşmalar, yukarıdan bakmalar, sakız çiğneyerek insanın suratına bakmadan cevap vermeler, surat asmalar, neredeyse bilet aldığım için özür dileyeceğim, rahatsız ettim ya kendisini ! Ama sonra düşünürüm, bu kızlara bu yaşa kadar ailesinin veremediği terbiyeyi ben mi vereceğim bir kaç dakikada. Ne olacak? Haftasonumu oğlumun yanında tartışmayla geçirmiş olacağım. Sonra susuyorum.

Susuyorum, susuyorum, susuyorum.

Ya ereceğim bir gün insanların tüm bu nasip alamamış hallerinden dolayı, yada omuzlarından tutup sarsacağım bir kaç tanesini kendine gel diye, adım deli Aslı'ya çıkacak.

Aziz Nesin'in dediği gibi...

Du'bakalım noolacak?

6 yorum:

das etikett dedi ki...

Hayatimin yarisindan fazlasini yurtdisinda gecirdim. Buna üniversite, doktora vs.. de dahil. Islerim nedeniyle bir cok ülkede calisiyorum ve hala yurtdisinda yasiyorum.
Yazdiklarinizi okurken hayli dehsete kapildim. Disardan bakilinca söyle gözüküyor, yabanci bir ülkede yasiyorsunuz ve anladigimim kadariyla oranin diline henüz hakim degilsiniz. Ve oradaki insalardan sanki dünyanin en dogal seyiymis gibi bir ya da bir kac yabanci dil bilmelerini bekliyorsunuz. Bu dünyada ingilizce bilmeyen kaldi mi diye soruyorsunuz, cevabi hayli basit sayilari öyle cok ki, büyük olasilikla da dünyanin bir kismi hep böyle kalacak.

Ya da gercekten tek dil- ingilizce- konusulacak bir dünyayi bizim yas olarak görmemiz mümkün olmayacak . Ee peki ne yapalim öyleyse? Bence bir ülkede yasamaya karar vermeden önce iyi düsünelim ve kararimizi evet olarak verirsek de oranin dilini hemen ögrenmeye calisalim. Eger sansimiz varsa ve hem kendimiz hem de karsilastigimiz insanlar bir kac dil biliyorlarsa da sevinelim. Ama „misafir“ olarak gittigimiz bir yerde gercekci olmayan seylerde bekleyemeyelim, hele hele kendi azinliklarina ve onlarin dillerine karsi cok uzun bir hosgörürüsüzlük tarihi olan Türkiye vatandasiysak.
Yakinda daha sevimli yerli insanlarla karsilasmaniz umuduyla uzaklardan selamlar.

Aslı Cin dedi ki...

Öncelikle, buraya geldiğim hafta buradaki dili öğrenmeye başladığımı söylemeliyim. Ama ancak 3 aydır buradayım ve IQ um ne yazık ki bir dili bu kadar sürede konuşabilmeme yetmiyor.

Bu konuda açıkçası haaksızlık yaptığımı düşünmüyorum. Çünkü burada asıl konu benim her dilde çabalamama karşı, karşımdakilerin en ufak bir çaba göstermemesiydi.

Ve evet, İngilizce bilmemelerini yadırgıyorum çünkü hemen herkesin İngilizce bildiği bu ülkede ben geldiğim gibi, ne de olsa İngilizce biliyorum diye kolaya kaçacağıma dillerini öğreniyorsam, bütün gün boş oturacağına en azından basit bir kaç şeyi ezberleyebileceklerini düşünüyorum. Ya da en azından çabalamalarını.

Misafir olarak geldiğim bu ülkeden hiç bir şey beklemediğimiz de not etmeliyim yazının sonuna :)))

Unknown dedi ki...

Asli'cigim yazdiklarina kesinlikle katilmadigimi belirtmek istedim. Yabanci bir ulkede yasamaya gitmeye mecbur olmamiz demek o ulkenin insanlarinin bizim her turlu istegimize amade olmalari anlamina gelmemeli. Yabanci bir dil bilmek tabii ki avantajdir hepimiz icin ama gittigimiz ulkedeki insan ile iletisime gecmek icin bizim onun dilini bilmemiz gerekir, yoksa onun ILLE de ingilizce bilmesini beklemek hata diye dusunuyorum. Kahire'de tanistigim bazi kisilerden de bu gibi elestiriler duymustum ve hicbirisine katilmamistim. Turistik bir tesisten bahsediyor olsa idin tamam derdim elestirine, ne de olsa turiste hizmet vermek gibi bir olay var ortada. Ama sen o ulkede turist olarak bulunmuyorsun ve bir saglik kurulusuna gitmissin. Oradaki insanin disaridan gelecek olan yabancilar icin ille de ingilizce bilmesi gibi bir zorunlulugu oldugunu dusunmuyorum.Kim bilir belki de kendileri ingilizce yerine Fransizca ya da Almanca biliyor da olabilirdi. Yani bazi arkadaslarin sokaktaki egitimsiz insanin bile (orn. taksici) ingilizce bilmiyor olmasini kinamasini aklim dogrusu hic almadi. Sanki bizim geldigimiz ulkede herkes bir iki dil konusuyormus gibi. Bizim ulkemizdeki yabancilar da bizim icin verip veristiriyordur mutlaka. Onlara da Turkce ogrenmelerini oneriyorum buradan:))

Aslı Cin dedi ki...

Sevgi su konuda haklisin: Herkesin baska bir dili ogrenmek icin sansi olmayabilir. Ancak sinirim yatistiktan sonra bile fikrim degismedi. Cunku burada anlattigim sey farkli. Ben dilim dondugunce onlarin dilinde cabalayip yetmeyen yerlerde ingilizce cabaliyorsam, onlarin da en azindan beni anlamaya calismalarini beklerdim. Ve oraya her gittigimde bir kac yabanci goruyorsam benim halime benzer, evet biraz olsun ingilizce bilmelerini de beklerdim, aslinda doktora catmak lazim onlara degil :)

Onlara Turkce onermeyelim bence, ortada herkesce kabul edilmis bir dil var, bizde turistik yerlere garson olmaya gelenlerin 15 gunde gereken kelimeleri ogrenip is baglamalarina bakilirsa biraz ingilizce ogrenmek cok zor olmasa gerek. :)))

Unknown dedi ki...

Dedigin gibi eger baska yabancilarin da cogunlukla gittigi bir yer ise belki de yoneticinin bu durumu dikkate alip lisan bilen birini gorevlendirmesi tabii ki dogru olurdu. Ama benim demek istedigim de yabanci bir ulkede yasamanin kendi ulkende yasamaktan daha kolay olmadigi, bir sekilde. Yani dusun ki lisan problemi yasayabiliyorsun ama bunun sorumlusu olarak da gittigin ulkedeki insanlari suclayamazsin ne olursa olsun. Belki de senin karsilastigin insan yabancilardan da hoslanmiyordur. Olabilir, "begenmiyorsan kendi ulkene git" de diyebilir sana. Sonucta onun ulkesine gidip oradan ekmek yiyen sensin. O bundan cok da memnun olmayabilir. Ne olursa olsun, bizler baskalarinin memleketinde yasayan (yasamaya zorlanmadan), belki de halkin cogundan daha iyi bir seviyede yasayan insanlariz. O yuzden ev sahiplerine karsi daha insafli bir tutum icinde olmaliyiz diye dusunuyorum. Ne de olsa misafir umdugunu degil buldugunu yer:))

Hem sen herkesin kabul ettigi bir dil diye ingilizceyi onurlandirirken, fransizlarin buna ne kadar tepkili oldugunu ve ingilizce bilseler bile kendi ulkelerinde sana sadece fransizca konustuklarini duymadin galiba:)) Bunu fransaya gitmis herkesten duyabilirsin.

Ben Turkce ogrenmeyi de Turkiye'yi ziyarete gelen turistler icin degil, en az bir kac yil yasamaya gelmis yabancilar icin soylemistim, sen yanlis anladin herhalde:))

Aslı Cin dedi ki...

Sevgi haklısın zaten misafir umduğunu değil bulduğunu yer diyerek sabrediyorum :)))

Evet yabancılara önerebiliriz bunuç Ben buraya geldiğim ilk ay buranın diline başladım misal.

Bu arada ingilizce kim ne kadar çabalarsa çabalasın dünya dili oldu. Fransızlar daha çok bekler. Ben 8-9 kere gittim Paris'eiş için. Bilirim huylarını bildikleri halde konuşmuyorlar. Ama dünyada ikinci dil İspanyolca olacak gibi görünüyor :)))