Ağustos 20, 2008

Omuz silktiğimiz vahşet : Darfur

Darfur, Sudan’ın devasa çöl ve çorak arazilerinin batı kesiminde 510 kilometrekare toplam alanı bulunan 6 milyon nüfuslu, Fransa kadar geniş bir eyalet. İdari olarak üç ayrı bölgeye (Kuzey, Orta ve Güney Darfur) ayrılmış olan Darfur’da yaşayanların çoğunluğu siyah Afrikalı. Sudan genelinde ve yönetimde ise Arap ve Müslümanlar egemen.

Afrika’nın en büyük ülkesi Sudan’ın bu eyaletinde; içsavaş ya da soykırım olarak nitelenen felaketler dizisi 2003 yılında, “Sudan Kurtuluş Ordusu” ile “Adalet ve Eşitli Hareketi” adlı iki örgütün, eşit haklara sahip olmadıkları, bölgenin ihmal edildiği gerekçesiyle merkezi yönetime karşı ayaklanmasıyla başladı.

Yıllardır Arap göçebeler ile çiftçiler arasında süren toprak kavgası, 1990’larda Darfur’da petrol yataklarının bulunmasıyla alevlenmişti.

Darfur petrol zenginiydi; ancak zenginlikten sadece yönetimdekiler yararlanıyor, halk yoksulluk içinde yaşıyordu. Yerel ve Arap kabilelerin hayvancılıkla geçindiği bölgede su kaynakları ve otlakların paylaşımı konusundaki uyuşmazlıklar, kuraklığın etkisi ile büyümüştü. Bu ortamda isyan beklenmeyecek kadar etkili oldu.

Hükümet isyanı bastırmak için, denetimi altındaki “cancevid” diye bilinen milisleri devreye soktu. İşte bu noktadan itibaren bitmeyen çatışmalar başladı. (Üç farklı kelimenin “Can=adam, cev=silah taşıyan, vid-cevvad=soylu at” birleşmesiyle oluşan ve “silahlı süvari” anlamına gelen Cancevid, Hükümet yanlısı Arap kabilelerinden seçilen savaşçılara deniyor.) Cancevid’ler isyanı bastırmaya çalışırken köyleri yaktılar, kadınlara tecavüz ettiler, palalarla öldürdüler...

Savaş sialhı olarak tecavüz başlıklı yeni raporunu açıklayan Uluslararası Af Örgütü, “Darfur, Sudan’da sekiz yaşındaki kız çocukları bile tecavüze uğruyor ve seks kölesi olarak kullanılıyor. Darfur’da sürmekte olan kitlesel tecavüzler savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlar olmasına rağmen uluslararası topluluk bunu durdurmak için çok az çaba harcıyor” dedi.

Bölgenin ve uluslararası topluluğun gözü Darfur’da olmasına ve Sudan hükümetinin Janjavid milisleri silahsızlandıracağına dair söz vermesine karşın kadınlar ve kız çocukları hala koruma altında değil.

Yüzlerce tanıklığa dayanan rapor, kadın ve kız çocuklarının Janjavidler tarafından nasıl tecavüze uğradığını, kaçırıldığını ve cinsel köleliğe zorlandığını ortaya çıkarıyor. Uluslararası Af Örgütü’nün kaydettiği köy baskınlarının neredeyse tamamında devletin ordusu ya doğrudan işin içindeydi ya da doğrudan olayın tanığıydı.

“Bu kadınların yaşamak zorunda kaldıkları zulüm ve ihlaller, tecavüzün çok ötesinde. Tecavüzün kadın ve kız çocukları üzerinde yıkıcı ve süregiden etkisi var ve mağdurlar şimdi de hayatları boyunca damgalanacak ve kendi aileleri ve toplumları tarafından dışlanacaklar.”

Bu durum, onları daha fazla insan hakları ihlallerine karşı savunmasız kılacak geniş ekonomik ve sosyal sonuçlar doğurmaktadır. Yerinden edilmeler de kadınları ve kız çocuklarını daha savunmasız kılmış ve aileler kızlarını korumak için evlendirmeye kalkıştıkları için erken yaşta evliliklerde artışa yol açmıştır.

Darfur’daki kadın sünneti olmuş kadınların yaralanma ve HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklar kapma riski daha yüksek.

Merkezi hükümet, ulaşamadığı noktalarda Cancevid’leri kullanıyor. Etnik sebeplerin yanı sıra Cancevid’lerin Afrikalı kabilelere saldırısında su kaynaklarının giderek azalmasının da etkili olduğu belirtiliyor. Çatışmalar üç farklı eksende gelişti. Resmi hükümet güçleri ile isyancılar arasında; hükümet yanlısı Cancevid milisleri ile Afrika yerlisi sivil halk arasında ve Cancevid’ler ile isyancılar arasında. Gözlemcilere göre; yaşanan çatışmalarda en fazla mağdur olan taraf Müslüman siviller oldu.

BM verilerine göre, Darfur’da 4 yıldır süren iç savaşta en az 200 bin kişi öldü, 4 milyon kişi insani yardım olmaksızın yaşayamayacak durumda. 2.5 milyon insan ise yerlerinden oldu; bir kısmı Darfur’da kurulan insani yardım kamplarına sığındı, bir kısmı da komşu ülke Çad’a...

İnsani yardım kamplarındaki kadınlar; su veya odun toplamak için kamptan biraz fazla uzaklaştıklarında tecavüze uğradıklarını anlatıyor.

Dünya, Afrika’nın bu uzak köşesinde yaşananlara uzun süre seyirci kaldı. Sonunda dünya duruma el koymaya kalktı; ancak militer gruplara destek olduğu ve etnik temizlik yaptığı suçlamalarını reddeden Sudan hükümeti engelledi. Nihayet, bu yıl Nisan ayında uluslararası ambargo ve baskılara direnemeyip, BM’nin Darfur’da barışı sağlamaya yönelik operasyonlarını kabul etti.

Bugün Sudan hükümetinin izniyle Afrika Birliği Barış Gücü’nün Darfur’da 7000 askeri bulunuyor. Geçen temmuz ayında, BM Barış Gücü ve Afrika Birliği Barış Gücü’nün Darfur’a 26 bin asker gönderme girişimi oldu, ancak sonuçsuz kaldı.

Darfur’daki Afrika Birliği güçlerinin komutanı General Martin Luther Agwai, Güney Afrikalı Başpiskopos Desmond Tutu önderliğinde, uluslararası arenada deneyimli ve etkili isimlerin çözüm amacıyla Darfur’u ziyareti sırasında “barış gücünün yetersizliğini” anlatırken; hiç bir Afrika ülkesinin Darfur’daki çatışmalı ortam için uygun teçhizatlara sahip bir ordusunun bulunmadığını söylemişti. Aqwai’nin verdiği bilgiye göre; Afrika Birliği bünyesindeki 26 ülkeden 7 bin asker, kabaca Fransa büyüklüğündeki bölgede güvenliği sağlamaya çalışıyor.

22 Temmuz seçimlerinden kısa süre önce Darfur krizinin çözümü için çalışan sivil toplum kuruluşunun koordinatörü Larry Rossin, Türkiye’ye gelerek destek istedi. Seçim havasının gölgesinde kalan bu ziyarette Rossin, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olarak, Arap ülkelerine baskı yapabileceğini, özellikle İslam Konferansı Örgütü üzerinde etkili olabileceğini söyledi.

Rossin ilginç bir şey daha söyledi; BM Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre Türkiye’de 9 bin Darfurlu mülteci var.

KAYNAK: Ntvmsnbc , Uluslararası af örgütü

1 yorum:

ceyndo dedi ki...

Cnbce-e'de yayınlanan (şimdi tatile girdi ama) ER dizisinin 12. sezonunda Darfur konusu birkaç bölümde işlenmişti. Çok can sıkıcı gerçekten. Özellikle tecavüzler, tecavüze uğrayan kadının ve kocasının olaya bakışı (is she shamed diye soruyor adam), küçük çocukların hali, cancevidlerin vahşeti insanı dehşete düşürüyor. Bunun bir tv dizisi olduğunu bilmek durumu değiştirmiyor. Kimseyi rahatlatmıyor. Çünkü hepsi gerçek.