Fasa fiso. Her şey anlamsız, her şey boş. Yarın ne olacağını nereden bilebiliyoruz ki? Yarım aklımızla her şeyi bildiğimizi zannediyoruz. Aptalca şeylere önem veriyoruz. Hiç bir şeyin değerini bilmiyoruz. Sonra iyi düşün iyi yaşa gibi palavralarla kendimizi avutuyoruz. Günler geçiyor, acılar mutluluklar yaşanıyor, fotoğraflar çelkiliyor, mektuplar yazılıyor. Ama ne yaparsak yapalım her şeyin sonu geliyor.
Herkes kendi hayatının başrolünde. Çok önemli zannediyoruz kendimizi. Oysa biz de gideceğiz bir gün, bizim de arkamızdan ağlayacaklar. Sevenlerimizin kalbinde acı, karnında yumruk yemiş gibi bir ağrı bırakacağız. Onlarda benim gibi boyuna posuna bakmadan isyan edecek Allah'a.
Ve sonra hayat devam edecek.
Onu tanıyan herkes onun kadar iyi niyetli, parlak ve güleryüzlü bir çocuk daha görmediklerini söylüyor. Çok dirençliydi. İnançlı. Son günlerinde bile doktorlara espriler yapan kardeşim için bir tek şeyle avunabilirim. O kadar gençti ki, günah işlemeye bile zamanı kalmadı belki de.
O artık bir melek. Belki bu dünya için fazla iyiydi, belki orada bir yerlerde daha iyi bir hayat devam edecek onun için, belki...
Alışmak, kabullemek ve bununla yaşamak çok zor.