Eylül 23, 2009

Muhteşem hayat hikayeleri

Ben harikayım. Hayatım da harika. Of nasıl anlatsam bilemiyorum, öylesine muhteşem ki. Çok iyi biriyim ben. Herkese canım cicim dememden belli değil mi? Her zaman gülümserim. Hiç bir derdim tasam yok. Gencim, güzelim, bakımlıyım. Harika bir yerde oturuyorum. Harika arkadaşlarım var. Zaten herkesle ilişkilerim harika. Her hafta alışverişe çıkarım. Aslında elimden tasarım da gelir, bakın ben ne yaparsam harika olur. Şahane giyinirim zaten, bakın bu giydiklerimden de belli olmuyor mu? Kocam harikadır, canım benim. Aman bir yakışıklı bir akıllı, bir havalı ve parantez içinde paralı. Çocuklarım desen eşi bulunmaz. Hem güzeller hem akıllı. Haaa, ben de akıllıyım tabii, bana çekmişler, gerçi kocam da çok akıllı, ona da çekmişler. Aşığız biz bu arada. Şahane bir işim var.Olmasa da yaratırım ben kendime iş. Evimi dekore ederim şöyle şöyle. Bilmemnereden alırım şunları, aman şu açılan yeni shopping de şahane bu arada. Kızlarla orada buluşup kikirdiyoruz zaman bulabildikçe. Çok meşgulüz biz. Ama birbirimize zaman ayırırız. Aaaa bak şu fotoğrafımızı gördünüz mü, bu da bilmemneredeki halim. Nasılım ama?

:)

Keyifli değil mi?

Bunları okumak yani.

Ne o? Böyle yazanlara sinir olanlardan mısınız yoksa sizde?

Ben değilim, Hatta şimdi yazarken farkettim ki, süper bir şeymiş, hepsi ( Dikkatinizi çekerim, hemen sardı beni zevki, hiçbiri demiyorum ) gerçek olmasa da öyleymiş gibi yazması da zevkliymiş.

Ben sinir olmuyorum.

Hayatın pembe bir Barbie senaryosundan ibaret olmadığını öğrenecek kadar büyüdüm çünkü. Hiç bir hayatın mükemmel olmadığını biliyorum.

Eeee. Biz de biliyoruz. O sebeple sinir oluyoruz zaten mi diyorsunuz?

Olabilir. O zaman sinir olacak bir şey yok işte. Psikoloji de ne deniyordu buna? Yadsıma mı? Bu konuda cehaletimi affedin, liseden beri psikoloji hakkında pek bir şey okumadım.

Ben nasıl günlük blogumda genellikle eleştirdiğim konulara yer veriyorsam, kimi insanlar da sadece onları mutlu eden şeyler, ki bunlar kimi zaman gerçek, kimi zaman hayatlarından belki abartılmış bir detay, yada bilemeyiz ya, belki de bir kurmaca olsa da.

İnsanlar benim gibileri değil onları okumaktan zevk alacaktır.

Ben bile bazen okurken yazılanlardan hoşlanıyorum. Tamam itiraf ediyorum, abartanlara okurken çok gülüyoruz ama bunun neresi kötü, gülüyor eğleniyoruz işte.

Hayatta o kadar can sıkıcı şey var ki, benim yazdığım bir eleştiri yada duyuruyu okuyacağına yüzeysel şeylerden bahsedip, basit konularla kafasını boşaltmak isteyen haklı bulduğum insanlar da sayıca çok. Hükümetin bir uygulaması hakkında bir makale okuyacağına, yeni çıkan rujun rengini bir forumda tartışmak daha çok hitap edebilir kimilerine.

Aman yanlış anlaşılmak istemem. Kimseyi yermek değil amacım. Tam tersine anladığımı söylemek istiyorum. İnsanların zevkleri ve seçimleri birbirinden farklıdır. Tabii ki gönül ister ki herkese biraz daha farkındalık versin Allah, kendisiyle ve çevresiyle ilgili ama bunun için sanırım mucize beklememiz gerek, Musa ’nın denizi ayırması gibi hem de. :)

Her neyse, ister bloglarda, ister köşe yazarlarının bir blog gibi tuttuğu büyük gazetelerin köşelerinde olsun, bu muhteşem hayat hikayelerini arkadaşlarımın aksine keyifle okuduğumu yazmak istedim. Boşuna sinir olmayın, herkes seçimleri ile, yazdıkları ile, yazdıklarını yazım tarzı ile belli eder kendini. Ya gülüp geçin, ya okuyun çerezlik, ya da kapatıp gidin hoşlanmıyorsanız. Ama sinirlenmeyin, bence biraz uzaklaşmak için ihtiyacımız var onlara.

Ben, büyük bir gazetenin köşesinde 70 milyonun onda sıfır nokta üçüne hitap eden bir yazarın nereye gittiğini, nerede ne hatlar işlendiğini, bilmemkimlerle ne yediğini , nerelerde neyi neredeyse bir işçinin bir haftalık maaşına denk gelen meblağ ile makul bulduğunu, ne kadar mükemmel hayatları olduğunu ara sıra okumaktan zevk alsam da, onun yerinde olmak istemezdim. Tamam insanlar kendilerinden farklı olan hayatları okumak isterler, paparazziler bunun için var ama kardeşim kendini daha ne kadar allayıp pullayıp yıldız kılığına sokacaksın ki? Çünkü senin yaptığının blog tutmaktan farkı yok. Benzer şeyleri yazan, kendisini yıldız zanneden o kadar çok insan var ki bilgisayarın diğer ucunda, belki de blogların başında.

Ben mi?

Ben sadeec günlük tutan , kendisi, geçmişi, gelecek planları satır aralarında gizli, yazmayı çok seven, suya sabuna dokunmazsa kendisini huzursuz hisseden, yazıyorsa bir amacı olması gerektiğini düşünen, ruh haline göre kimi zaman buraya neşesini, kimi zaman hüzününü aktarmaya çalışan, herkes gibi mutlulukları, kahkahaları, hayalleri, tartışmaları, hüznü, gözyaşları, huzursuzlukları, korkuları olan herhangi biriyim.

Aramızda kalsın bazen çok (can ) sıkıcıyım :)

4 yorum:

ne ben olabildim ne de başkası dedi ki...

kim mutluluğunu büyük harflerle anlatmaya başlasa ben şüphe etmeye başlarım onun o abartılı mutluluğundan. kendini kandırmak için bağırıyormuş gibime gelir...

berfin dedi ki...

sen can sıkıcı değilsin sadece gerçeksin...sanal alemdeyiz diye kendimize hayalimizdeki kılıklar yaratacak değiliz yaa...sanal ortamda sanal olmak zorunda değiliz..ağıdımızıda yazarız kahkamızıda..hatta küfürümüzüde..
kime ne ..dediğin gibi aslı herkes reyinde hür..

tuku dedi ki...

.'dan ,'ne hepsine katılıyorum.
Tek olay şu belki diyorum belki insanlar üzüntülerini ve kötü gidişatı hatırlamak istemedikleri için not almıyorlardır. enazından ben öyle yapıyorum kötü bir anda çekildiğim fotografta nekadar gülmseyerek poz versemde bakınca biliyorumki orada şu olmuştu. mümkünse siliyorum değilse nadir bakıyorum :)

Nihal dedi ki...

ne kadar haklı buluyorum seni bilemezsin...

Biz Alice harikalar diyarında yaşıyoruz , aa siz yaşamıyor musunuz?