Dün gece fena sarsıldım.
Bana korku filmleri vız gelir. Gerilimi izlerken gerilirim o kadar. Ama hayatın içinden sahneler, ya bizim başımıza gelseydi dedirten şeyler, özellikle de konu çocuklar olunca ortaya çıkabilecek sahneler aklımı başımdan alabilir.
Dün e2 de başlayan mini seri "5 Days" de aynı etkiyi yarattı. Her şeyi dijital izlemeye alışmışız, o kadar sabırsızlandım ki elim kumandanın tuşlarına gitti, ileri sarabilmek için. Ama ne mümkün? Şimdi haftaya pazartesiyi beklemeliyim.
Konu özetle şu :
Five Days, genç bir anne ve iki çocuğunun ortadan kayboluş hikayesini anlatıyor. Beş bölümden oluşan dizi, çocuklarıyla birlikte büyükbabasını ziyarete giderken çiçek almak için duran ve bir anda kaybolan genç bir anne ile anneleri dönmeyince onu aramak için arabadan ayrılan çocuklarının hikayesinin beş gününü konu ediyor. Ancak Five Days diğer alışıla gelmiş diziler gibi hikayeyi polis araştırmasıyla sınırlamadan, kayıpların yakınları ve basının konuya yaklaşımını da ele alıyor. Kimsenin elle tutulur bir şey görmediği, güpegündüz arkalarında iz bırakmadan kaybolan Leanne Wellings ile çocukları Rosie ve Ethan’ın soruşturması aylarca devam ediyor ve bizler bu soruşturmanın en kritik gelişmelerinin yaşandığı 1, 3, 28, 33 ve 79. günleri izleme fırsatı buluyoruz.
İlk gün uykumu kaçırmaya, gecenin bir vakti gidip oğlumun yanına kıvrılmaya ve sabah kalktığüımda bile aklımda yer etmeye yetti, bakalım 3. gün ne getirecek?
Nisan 06, 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
o kız var ya, kadının ilk eşinden olan. işte o kızı pataklamak istedim, hala istiyorum.
Sugibi, çok güldürdün beni, haklısın öyle bir istek uyanıyor.
Yorum Gönder