Ofis hayatına geri dönüyorum.
Mecburi ayrılığımızın sonu geldi işte.
Yıllarca çalıştıktan sonra her gün arabaya atlayıp canımın istediği yere gitmek nasıl da tatlı gelmişti.
Hiç kimseye hesap vermemek.
Yaz tatilini 15 güne sığdırmadan tüm yaz güneşin altında kedi gibi kıvrılmak.
Kaçırdığın her filme, vakit bulamadığın her kitaba, uzun zamandır arayamadığın her arkadaşa zaman ayırabilmek.
Ne yogadan eksik kalabilmek, ne yeni bir dilden.
Harikaydı.
Ama alışmışsan çalışmaya kardeş, alışmışsan o koşuşturmaya. ( Pazartesi sendromu )
Biri dürtüklüyor seni.
Doyuyorsun.
Gitmeli mi kalmalı mı diye yaşadığım ikilemlere son veriyorum.
Doğru karar olduğuna inandığım halde, hiç bir zaman doğru yerin olmadığını bile bile, sanki doğru olanın ne olduğunu bilemiyorum.
Özledim itiraf ediyorum..
Moda blogu bahane, beni yaşatan iş şahane.
Maaşa falan bakmıyorum, hayrına da çalışabilirim.
Aradığım şey işimi keyifle yapabilmek.
Ancak şu merakım yok mu?
Onu araştırıyorum, burayı arıyor, şurayı didikliyorum, karşıma ille de hoşuma gitmeyecek bir şeyler çıkıyor.
Yarın anlaşmaya gideceğim yer için de soru işaretlerim var.
Ama bu sefer başka.
İnsanlara, ideallere ve duyunca inanamadıklarıma rağmen bir işe girişiyorum ya, sonradan oflayacağım günleri bile bile, göz göre göre gidiyorum...
Mayıs 31, 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
Hayırlı uğurlu olsun:))
Çenebaz, umarım öyle olur :)
hadi bakalım kolay gelsin :)
iyi başlasın hep öyle sürsün..
anlaştınız mı?
köle sınıfına döndünüz mü? :))
Sen böyle hissedip, düşünüyorsan olur neden olmasın? Hayırlı, uğurlu olsun! Bol şans!
1 yıldır ne yazık ki işsiz biri olarak söyleyebilirim ki çalışmak herşeye rağmen güzel.
Hayırlı olsun.Sevgiler...
Zeya, teşekkürler, senin de adıma dileklerin kabul olsuuuun :)
Seden, döndüm bugün itibariyle hem de ne dönüş
Gözyaşım, teşekkürler !
Duygu, teşekkür ederim, darısı da tez zamanda senin başına o zaman...
Yorum Gönder