Yazacak konu çok ama yazmak için vakit yok.
Mesela şu modern kölelik mevzusu.
Sibel Arna'nın belki de haklı olduğu bir konuda yanlış kelimelerle ifade ederek haksız duruma düştüğü köşe yazısı değil sadece. Ya da festivalde sizin yerinize her türlü istemediğiniz şeyi yapacak olan Hayati'ler de değil.
İnsanlar evde, iş yerinde, sokakta, alışverişte, kafeteryada, her yerde bir diğerine iş yıkmanın, iş yaptırmanın, istemesini bilmeden iş emretmenin derdinde.
Sorun şu ki, empati yapmıyoruz, hatta sempatik olmayı bırakın ne kadar burnumuzu kaldırabilirsek o kadar ala.
Hizmet sektöründe çalışanlar bizim her kaprsimizi çekmek zorundaymış gibi algılıyoruz.
Bunu da millet olarak biraz hazımsız olduğumuz için yapıyoruz.
Görgüsüzlük diz boyu.
Sanırım bu günlerde bu sebeple Twitter da fazla zaman geçirmiyorum.
Takibimde olan bir blogger'ın bu haberlerin üzerine gelen bir cümlesinden sonra kapattım, girmedim bir daha da.
Kendisi gibi görünmeyen, maddi olarak da muhtemelen görünemeyeccek, giyinemeyecek ama giyinmeye çalıştığı için bir lakap almış insanlar için alaycı aşağılayıcı bir şeyler yazdı.
Daha da fenası bir kaç başka blogger'ın cevabı ile ortamın eğlencesi oldu o insanlar.
Bir kere daha insanın içinde olmadıktan sonra, ne kadar aile terbiyesi , dünya görüşü, eğitim alırsa alsın, yeterince insani olamayabileceğini görmüş oldum.
İnsanlar neredeyse sadece sahip olduklarının markalarıyla var oluyorlar. Okudukları kitaplar bile sadece en son ne okudun sorusuna cevap verebilmek için.
Eskilerin bir lafı vardır pek severim:
Güzelliğine güvenme bir sivilce, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter.
İnsanların yediklerini, içtiklerini, gezdiklerini, gördüklerini hazmedebilecekleri günleri de görme dileğiyle...
Haziran 15, 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Sibel Arna (veya yazısını kontrol etmeyen editörü) kovulana dek Hürriyet gazetesi almayın; Hürriyet'e ilan vermeyin. Ancak tepkinizi verirseniz gazete kendini düzeltme ihtiyacı duyar.
Yorum Gönder