Temmuz 29, 2010

Pişkin ve miskin adam

Hayır, bu iki sıfat aynı adama ait değil.

En azından öyle ise ben bilmiyorum.

Bildiğim şu ki, bugün Kelebek'e göz atarken biri için pişkin, biri için de miskin lafını kullandığım.

Bay pişkin, akşam da ailece gazeteleri karıştırırken günümüzün eğlencesi oldu, bayağı bir gülüp üzerine uzun uzun geyikler yaptık. Eşime, bir gün olur ya hani seni yatakta biriyle yakalarsam, yanındaki için tanımıyorum ben bu kadını diyebileceğini, ancak o zaman bu pişkinliğin üzerine çıkabileceğini söyledim. İyi fikir öyle yaparım derken, gülüşümün ardına gizlenen bakışlarımı görmedi tabii. Kadını tanımıyorum, tekneme binmiş, arkadaşımın arkadaşı, zaten orada arkamda duruyor ben de hatta kaçıyorum sözleri inandırıcı olabilirdi, ama sarılma ile sanrı arasındaki farkı bilecek kadar büyüdük.

Bay Miskine gelince, kendisini çok beğenir - im. - dim.

Bugüne kadar.

Bütün görünümü, yeteneği, söyledikleri, yazdıkları, çizdikleri bir anda pofff ! diye uçtu gitti.

Çünkü çıplak ayakları ile poz vermişti.

Eeee ne var diye sormayın, açın bakın.

İşte o var.

Aslı, kırk yılda bir zaman zaman ayırdın yazı yazdın, o da kıldan tüyden oldu diyeceksiniz.

Haklısınız :)

Hiç yorum yok: