Eylül 04, 2020

Bir minik yara bandı

 İnsan kendisini ne kadar tanıyabiliyor? Ne kadar objektif olabiliyoruz ? Kaçımız özeleştiri yapabiliyoruz? 

Ya yüzleşebiliyor muyuz kendimizle ?

İnsanlar bizi dışarıdan gördüklerinde, tanımaya başladıklarında, hakkımızda edindikleri fikirler gerçekten biz miyiz?  Ne kadarı biz, ne kadarı onların gözünün görebildiği biziz.   

Benim hayatımı yargılamadan önce; benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan,sokaklardan, dağ ve ovalardan geç               

demiş Mevlana. Birbirimizi anlamak, tanımak, kabullenmek öyle zor ki.

Ama konu kendimizi anlamak, tanımak, değiştirebilmek aslında. 

Herkesi dinliyoruz. Hiç durmadan anlatıyoruz. Hiç susmuyoruz. Oysa bir an sussak, kendimize soru sorsak, dinlesek, zaaflarımızı, yaralarımızı, eksiklerimizi görebilsek, önce kendimizi dinlemeyi öğrenebilsek, belki de bu kabullenişle çok daha huzurlu ve mutlu olacağız.

Tabii çok da kolay değil kendine karşı dürüst olmak. Duyacakların çok da hoşuna gitmeyecektir. Özeleştiri yapayım derken kendine haksızlık da yapabiliyorsun, tecrübeyle sabittir. Bir de tabii kendini tanıyıp eleştirip kabullenmenin veya değişmeye çalışmanın sonucunda, egosunun sarhoşluğuna kapılmış, farkındalığı olmayan insanların arasında yaşamanın zorlukları da var.

Ve en zoru. Değişim ! Hadi diyelim farkına vardık eksiklerin gediklerin, hayata karşı bizi güçsüzleştiren şeylerin, ya değişmek ? Kolay mı ? 

Kolay mı, artık ufak şeylere kafamı takmayacağım demek ? Hayır demeyi öğreneceğim. Ah nasıl da cevap veremedim ? Evet yalnız da ayakta kalabilirim kimseye ihtiyacım yok demek ? İnatlaşmayacağım, yersiz üzülmeyeceğim, abartmayacağım, hırslanmayacağım, bir anda öfkelenmeyeceğim, beklentiye girmeyeceğim, kendimi yaralamayacağım gibi sözlerin izinde bir adım atmak kolay mı?

Hiç kolay değil.

Ya senin yaraların ne? Tuz mu basıyorsun yaralarına, pansuman mı yapıyorsun? Her şeyden önce farkında mısın yaralarının ???


Hiç yorum yok: